ZEKİ KILIÇASLAN
Türkiye işçi hareketi tarihine bakıldığında en yaygın ve en çok işçinin katıldığı eylemlerin 1990lı yıllarda gerçekleşmiş olduğunu görürüz. 12 Eylül rejiminin baskı altına aldığı işçi sınıfı 1980li yılların ikinci yarısından itibaren kıpırdanmaya başlamış ve 1989 Bahar Eylemleri ile bir şekilde doruğa ulaşan eylemler 1990ların ikinci yarısına kadar devam etmiştir.
![](https://halkadergi.org/wp-content/uploads/2024/06/zeki_bahar01.png.png?w=599)
Mücadele koşulları ve eylemlerin nedenleri
Türkiye’de 1960larda uygulanan iç talebi artırılmasını gerektiren ithal ikameci ekonomi politikalar zemininde gelişen işçi hareketi, TÜRK-İŞ’in uzlaşmacı tavrına karşı 1967’de DİSK’in kurulma zeminin oluşturmuştur. DİSK’in üye sayısının hızla artması ve sosyalist hareketlerle de ilişki kurarak yükselen işçi eylemleri karşısında sanayi sermayesi ve politik temsilcileri işçi hareketini engellemek istemiştir. Türkiye işçi sınıfı, 1970 yılında gerçekleşen 15-16 Haziran eylemleri ile kazanımlarını korumayı başarmıştır. Ancak 1970lerin ortalarından itibaren sanayi burjuvazisi, işgücü maliyetlerinin karşılanamaz düzeye geldiğinden yakınmış ve hükümete baskı yapmaya başlamış, hükümet çözümü uluslararası sermaye güçlerinin IMF ve Dünya Bankası aracılığı ile çevre ülkelere dayattığı neoliberal reçetede bulmuştur. 24 Ocak Kararları olarak adlandırılan neoliberal ekonomik program, ihracata dayalı birikim modelini esas almış iç talebin kısılması ve ucuz üretimle ihracata yönelmiştir. Bu program gerçek anlamda ancak 12 Eylül 1980’de ordunun gerçekleştirdiği darbe ile toplumun baskı altına alınması sayesinde mümkün olmuştur. 1982’de yapılan Anayasa ve ardından gelen yasal değişikliklerde sendikal örgütlenmenin önüne engeller konulmuş, eylem ve grevler önlenmeye çalışılmıştır.
1989 Bahar Eylemleri Türkiye’de arkasında resmi bir sendika liderliğinin olmadığı ilk kitlesel işçi hareketi olma özelliğine sahipti. Eylem yasaklarının olduğu bu dönemde işçiler tabandan gelen inisiyatifle yaratıcı eylem biçimleri geliştirmişlerdi.
Bu politikalar sonucu 12 Eylül döneminde reel işçi ücretleri giderek düşmüştür. İşçi ücretlerinde gelinen durumu o zamanki TÜRK-İŞ uzman Yıldırım Koç[1] şöyle özetlemektedir; “Karayolları G. Müdürlüğünde 1980 yılı Ocak ayı fiyatlarıyla bakıldığında, 1980 yılı Ocak ayında işçi yevmiyeler 389 TL idi. 1 Mart 1981 tarihinde ise işçi yevmiyeleri (Ocak 1980 fiyatlarıyla) 834 TL’ye yükseldi. Ancak 1 Mart 1982 tarihinden itibaren, Yüksek Hakem Kurulu’nun elden geçirdiği toplu iş sözleşmeleri nedeniyle, gerçek ücretlerde düşüş başladı. İşçi yevmiyesi 1 Mart 1982 tarihinde (1980 Ocak fiyatlarıyla) 627 TL, 1 Mart 1983 tarihinde ise 555 TL oldu. İşçi Yevmiyeleri ANAP döneminde 1 Mart 1984: 534 TL; 1 Mart 1985: 449 TL; 1 Mart 1986: 441 TL; 1 Mart 1987: 381 TL; 1 Mart 1988: 328 TL. 1989 yılı Şubat ayında işçi yevmiyeleri (1980 Ocak fiyatlarıyla) 246 TL’ye gerilemişti. Diğer bir deyişle, darbe öncesindeki düzeyin yüzde 38’i; 1 Mart 1981 tarihindeki düzeyin yüzde 29’u kadardı. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçilerin durumu da bundan farklı değildi.”
Eylemler
Askeri darbeden sonra susturulan işçi eylemleri, belirgin olarak ilk atağını 1986 yılında 3150 işçinin katılımı ile gerçekleştirilen ve 93 gün sürüp kısmi kazanımlarla sonuçlanan NETAŞ grevi ile ortaya koymuştur. 1987 yılında ise içlerinde demiryolu, deri, Migros işçilerinin de bulunduğu 30 bin işçiyi kapsayan grevler görülmüştür. Yine bu dönemde Ambarlarda çalışan kargo işçilerinin 9 ay süren grevi, işçilerin %214 zam aldıkları, 1 Mayıs’ın izin sayıldığı bir toplu sözleşmeyle sonuçlanmıştı.
Kamu işletmelerinde çalışan işçilerin 1989 yılında Mart, Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleştirdikleri ve Bahar Eylemleri olarak bilinen protesto eylemleri 1980 sonrasının ilk büyük işçi, eylemleridir. Bu eylemler Kamu İşverenleri Sendikası ile Türk-İş’e bağlı 26 sendikanın oluşturduğu Koordinasyon Kurulu arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle ortaya çıkan ve 1989 yılının üç bahar ayında süren 600 bin işçinin katıldığı etkili eylemleri kapsamaktadır. Türkiye’de 1989’un sadece 7 Mart ile 18 Mayıs tarihleri arasında yüzbinlerce işçinin katıldığı 224 civarında grev gerçekleşmişti. 1989 yılı Mart ayında Çelik-İş sendika üyesi 20 bin işçinin Karabük ve Ereğli işletmelerinde gerçekleştirdiği grev 137 gün sürmüş 1 Eylül 1989 tarihinde varılan anlaşma ile ücretlerde %200’den fazla artış sağlanmıştır. Eylemlerde tersane işçileri, elektrik işçileri, Tekel işçileri yol işçileri öne çıkmaktaydı. Haliç’teki tersane işçileri yemek boykotu ve miting düzenliyor, Tekel’e bağlı fabrikalardan 15 bin işçi aynı saatlerde viziteye çıkıyor, 86 bin elektrik işçisi yemek boykotu yapıyor, ustabaşılarına “komutanım” diye hitap etmek zorunda bırakılan askeri dikimevi işçileri yol kesme eylemleri düzenliyor ve polis saldırılarına direnerek yanıt veriyorlardı. Yol İşçileri Tütünçiftlik’ten İzmit SEKA Fabrikasına yürüyor, Cevizli Tekel fabrikasının 8 bin işçisi Kartal Meydanı’na doğru yürürken yol kenarlarına biriken halk işçilere alkışlarla destek veriyordu. O dönem YOL-İŞ Sendikası şube başkanı ve işçi öncüsü Ercan Atmaca[2] Mart ayında ilk olarak Harp-İş Taşkızak ve YOL-İŞ Tütünçiftlik işçilerinin eyleme çıktılarını eylemci sayısının Mart 20’de 100 bini, Turgut Özal’ın televizyona çıkarak eyleme katılan işçilerin işten atılacağını söylemesinden sonra Nisan’ın 10’unda 300 bini geçtiğini belirtmektedir. Atmaca çeşitli biçimdeki eylemlere katılan toplam işçi sayısının Mayıs’ın sonunda 1 milyona vardığını ve önceleri eylemleri frenlemek isteyen sendika genel merkezlerinin ve TÜRK-İŞ’in eylemleri sahiplenmek zorunda kaldığını belirtmektedir.
1989 Bahar Eylemleri Türkiye’de arkasında resmi bir sendika liderliğinin olmadığı ilk kitlesel işçi hareketi olma özelliğine sahipti. Eylem yasaklarının olduğu bu dönemde işçiler tabandan gelen inisiyatifle yaratıcı eylem biçimleri geliştirmişlerdi. Bu eylem türlerinin başlıcaları şunlardı; “İşi durdurma, işi yavaşlatma, toplu yürüyüşler, trafiği kapatma, işyeri işgali, işbaşında oturma, işe gitmeme, fazla mesaiye kalmama, servis araçlarına binmeme, yemek ve sakal boykotu, açlık grevi, çocuklarını evlatlık verme, toplu boşanma davası açma, servis araçlarına binmeyerek yürüme, çıplak ayakla yürüyüş, siyah gömlek giyme, belden yukarı soyunma, açlık grevi, vezne önünde bekleme, toplu olarak viziteye çıkma, siyah çelenk bırakma, basın bildirisi, toplu iş sözleşmesi dışı ödemeleri reddetme, işverenlerce düzenlenen toplantı ve törenlere katılmama, ücret almama, alkışlı protesto, fabrika önünde soğan ekmek yeme, bordroları postalama, bordroları balona bağlayıp uçurma, tüm ailece yürüyüş, Fak-Fuk Fona (Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ na) başvurma, toplu olarak dilenme” başlıca eylem türleriydi[3]. Eylemlerde atılan sloganlar ise genelde şöyleydi: “Grev hakkımız engellenmez!”, “Genel Grev Hakkımızı Alacağız!”, “Koltuklarınızda Rahat Oturamayacaksınız!”, İşçi-Halk El Ele Genel Greve!”, “Kahrolsun Sarı Sendika!”, “Demokrasi Nerede!”, “Özgür Basın!”, “Özal İstifa!”, “Yaşasın 1 Mayıs!”, “Yaşasın İşçilerin Birliği!”
Eylemler kendiliğinden miydi?
Eylemlerde sendika merkezlerinin hemen hemen hiçbir rolü yoktu. Bahar Eylemleri dipten gelen bir dalgaydı ve 12 Eylül sonrasında işçi hareketi içinde hâlâ etkinliğini koruyabilen mücadeleci işçiler bu eylemlerin ortaya konabilmesinde etkili olmuşlardı. Ercan Atmaca “eylemlerin kendiliğinden olmadığını düşünüyorum, çünkü 15-16 Haziran Eylemlerin de öncü olarak bildiğim, tanıdığım çok sayıda devrimci yoldaşımın 89 Bahar Eylemleri’nin hazırlık sürecinde aktif olarak mücadeleye katıldığını biliyorum. 1986 NETAŞ grevinden sonra Otomobil-İş Sendikası’nın şubelerinde 89 yılı başlarına kadar yaptığımız toplantılarda bulunduklarını, çoğunun işyerlerinde temsilci, baş temsilci olduğunu biliyordum. Bazıları devrimci örgütlerin üyesiydi. Eylemlerin kamu işyerlerinde başlatılması için bu işyerlerinde eylem örgütlenmesi için komiteler kurulması kararlaştırıldı, eylem türleri tartışıldı, işyerlerinde hazırlıklar başlatıldı, ana eylemlerin Toplu İş Sözleşmesi sürecinde yapılmasına karar verildi” demektedir[4]. Benzer şekilde tekel ve tersane eylemlerinde öncü rolü oynayan işçi önderleri de mücadeleci işçilerin önderliğine, iş yerlerinde oluşturulan komitelere ve birbiri ardı sıra hazırlıklarla gündem sokulan eylem biçimlerine dikkat çekmektedirler[5].
Tek-Gıda İş Sendikası’nın o zamanki şube başkanı Ali Koloş da eylemler için “tabii ki bu kendiliğinden olmuyordu. İş yerlerinde kurduğumuz, işçi komiteleri bir iş görüyordu. Mesela, TEKEL iş yerlerinde kurduğumuz, demokratik sendikal birlik örgütlenmesi önemli işler başardı, yönetimleri büyük oranda değiştirdi. Eylemler genişledi, vizite eylemleri, iş bırakma eylemleri gibi devam etti. Doğal işçi önderleri ve ileri işçiler iş yeri örgütlenmesinde ve eylemlerin yaygınlaştırılmasında önemli görevleri başardılar.” demektedir[6].
Eylemlerinin sonuçları
Ücret artışları: Daha önce sendikacılarla görüşmeme kararında olan hükümet, eylemler üzerine Devlet Bakanı Cemil Çiçek’i devreye sokmuş, eylemleri sürerken yapılan görüşmeler sonucunda 18 Mayıs 1989 günü anlaşma sağlanmıştı. Varılan anlaşma ile işçi ücretlerine, birinci yıl ilk altı ay %80+10 bin TL, ikinci altı ay %40+70 bin TL oranında zam yapıldı. Hükümet eylemler sonrasında birinci yıl için ortalama %140 oranında bir zammı kabul etmek zorunda kalmıştı ve bu eğilim 1990 ve 1991 toplu iş sözleşmelerinde de devam etmişti. Eylemler, kamu emekçilerinin Temmuz 1989 zammını ve özel sektör sözleşmelerini de olumlu bir yönde etkilemiş, 1989 yılında reel ücretlerde genel olarak bir iyileşme sağlanmıştı.
Sendikalardaki değişim: Bahar Eylemleri sendikal demokrasi açısından da bazı gelişmelere yol açtı. 1987 yılından 1990 yılının başlarına kadarki dönemde TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların 711 şubesinin 338’inin şube başkanları değişmişti. Aynı dönemde TÜRK-İŞ’e bağlı 32 sendikanın 15’inin de genel başkanları değişmiş, TÜRK-İŞ’in 1992 yılı sonundaki genel kurulunda da TÜRK-İŞ yönetimi değiştirilmişti. Atmaca ve Ali Koloş da benzer şekilde işyerlerindeki öncü işçilerin bir bölümü sendika yönetimlerine seçildiğini, yatay örgütlenmenin adımı atılarak İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu oluşturulduğunu, kamu çalışanlarının sendikal örgütlenmesinin önü açıldığını, DİSK’in açılmasının koşullarının oluştuğunu vurgulamaktadırlar. Bununla birlikte TÜRK-İŞ ile hükümet arasında anlaşmaya varılmasının ardından bu eylemlere yön veren çok sayıda işçi çeşitli yaptırımlara uğrayacak ve işlerini kaybedecekti. Sadece petro-kimya endüstrisinde yaklaşık 6000 işçi 1989 yılının Mayıs ve Haziran aylarında işten çıkarılmıştı. Bu işten çıkarmaların önemli bir kısmının protestolarla ilgili olduğu da raporlandı.
Siyasi etkiler: İşçiler eylemlerinde doğrudan ANAP Hükümeti hedef alınmış, sıklıkla siyasal iktidarı protesto eden sloganlar atılmıştı. Toplumda 12 Eylül rejimine ve Özal hükümetlerine karşı duyulan tepki eylemlerin basının ve toplumun desteğini kazanmasına yol açmaktaydı. Eylemler sonucu 12 Eylül askeri yönetimi ve ANAP tarafından uygulanan neoliberal ekonomi politikalarının geriletilmesi sağlanmıştı. Eylemleri devam ederken yapılan 27 Mart 1989 yerel seçimlerinde ANAP’ın oy oranı yüzde 35’ten yüzde 21,88’e düştü, burada başlayan gerileme 1991 genel seçimlerinde ANAP’ın iktidardan uzaklaştırılmasıyla sonuçlandı.
Bahar Eylemleri 1990lı yılların ilk yarı sonlarına kadar çeşitli eylemleri de her açıdan tetiklemiş eylemlerdir. 1987, 1988 ve 1989’da yıllık ortalama 30 bin işçinin katıldığı grevlere 1990 ve 1991 yıllarında ortalama 160 binin üzerinde işçi katıldı. 1995 yılında ise greve katılan işçi sayısı 200 bine yaklaştı. 1995 yılı Türkiye tarihinde en çok işçinin greve çıktığı yıldır. Bu grevler hem kamu hem de özel sektörde yaşandı.
Bahar eylemleri ve 1990lı yıllar
Bahar Eylemleri 1990lı yılların ilk yarı sonlarına kadar çeşitli eylemleri de her açıdan tetiklemiş eylemlerdir. 1987, 1988 ve 1989’da yıllık ortalama 30 bin işçinin katıldığı grevlere 1990 ve 1991 yıllarında ortalama 160 binin üzerinde işçi katıldı. 1995 yılında ise greve katılan işçi sayısı 200 bine yaklaştı. 1995 yılı Türkiye tarihinde en çok işçinin greve çıktığı yıldır. Bu grevler hem kamu hem de özel sektörde yaşandı. 1990-1995 arası greve katılan işçi sayısı 605 bin civarına ulaşmış, grevde geçen iş günü sayısı ise 14 milyonu aşmıştır. Bu dönemde Paşabahçe Cam Fabrikası’nda 1991 yılında toplu işçi çıkarmaya karşı yapılan ve 21 gün ve 21 gece süren direnişinin, SEKA İzmit Fabrikasının kapatılmasına karşı 2 Ekim 1998 tarihinde başlayan ve 30 gün süren direniş ve 30 Kasım 1990 tarihinde başlayan grevin 150 bin maden işçisi ve destekçisi insanın 4-8 Ocak 1991 tarihlerinde gerçekleşen Ankara yürüyüşüdür.
Bu dönemde hükümet birçok grevi “milli güvenlik” nedeni ile ertelemiş, Danıştay ülke çapında tüm işkollarına yönelik olarak grev erteleme kararı alınmasını yasaya uygun bulmamış ve TÜRK-İŞ’in talebini yerinde görerek grev erteleme kararlarını iptal etmiştir. TÜRK-İŞ’in 12 Eylül sonrası en önemli eylemlerinden biri, 3 Ocak 1991 tarihinde uygulanan “işe gitmeme eylemi” adı altında gerçekleştirilen “iş bırakma” eylemi ve genel grevidir. Diğer bir önemli eylem ise 26 Kasım 1994 yılında yine TÜRK-İŞ’in çağrısıyla Tandoğan Meydanı’nda gerçekleştirilen büyük bir miting olmuştur. Eylemin amacı 5 Nisan istikrar programına paralel olarak 1995 Bütçe Kanunu’nda çalışanların bazı haklarını kaldırmayı hedefleyen hükümlerdi. Önce Anıtkabir’e yürüyen işçiler daha sonra Meclis’e yöneldi. İşçilerin Meclis’e yürümesine izin verilmedi. Ancak eylem üzerine işçi aleyhtarı hükümler bütçe kanunu tasarısından çıkarıldı. 1990lı yıllarda sosyal güvenlik haklarında yapılmak istenen değişikliklere karşı 5 Ağustos 1995’te Ankara’da büyük bir miting ve 8 Ağustos’ta ise işbaşında iş durdurma eylemi yapıldı. 15 Ekim 1995 tarihinde Ankara’da başka büyük bir izinsiz miting düzenlendi. Bu miting Tansu Çiller azınlık hükümetinin güven oyu alamamasında etkili oldu. 5 Ocak 1997’de Ankara’da TÜRK-İŞ tarafından Susurluk Kazası ile ortaya çıkan mafya-devlet ilişkilerini protesto etmek için düzenlenen mitinge büyük bir katılım oldu 1990ların ve 12 Eylül sonrasının en büyük yürüyüş ve mitinglerinden biri 24 Temmuz 1999’da Ankara’da gerçekleştirildi. “Mezarda emeklilik” yasası olarak bilinen sosyal güvenlik yasalarındaki değişikliklere karşı Emek Platformu tarafından düzenlenen eyleme 200 bini aşkın emekçi katılmıştı.
Sonuç
Genel olarak değerlendirildiğinde 1989 Bahar Eylemleri ve ardından yapılan büyük işçi eylemleri 12 Eylül döneminde uygulanan ve işçileri büyük yoksullaştırmaya uğratan ekonomi politikalarına ve baskı düzenine karşı gerçekleşen ülke tarihinin en geniş katılımlı işçi eylemleridir. Eylemler sendika merkez yönetimleri dışında doğrudan, birçoğu 70li yıllarda mücadele içinde bulunmuş deneyimli işçi önderlerinin, mücadeleci işçi ve bazı sendika şube yöneticilerinin önderliği ile gerçekleşmiş her açıdan önemli sonuçlara yol açmıştır. İlk birkaç yıl sendikalarda olumlu değişimlere yol açan eylemler bir süre sonra siyasal ortamın giderek baskıcı yöne kayması ile de birlikte sendika bürokrasinin eylem öncüsü işçilere ve yöneticilere yönelik baskıcı uygulamaları ile sönümlenmiştir.
Bu eylemler için olduğu gibi diğer işçi hareketlerinden de geriye anlamlı bir birikimin kalmamasının temel nedeni, güçlü, bağımsız, bir emek siyasetinin yokluğudur. Nitekim eylemleri takiben kurulan ve başlangıçta anlamlı bir bileşimi ve gücü olan İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu’nun da, sendika merkez bürokrasisinin müdahaleleriyle birlikte çeşitli sosyalist siyasetlerin kendilerini dayatmaları ve yıkıcı rekabetçi tutumları nedeni ile de etkisizleşip yok olduğu ortadadır.
[1] Yıldırım Koç, “Aç Tilki Fırın Yakmıştı”, https://www. veryansintv.com/yazar/yildirim-koc/kose-yazisi/ ac-tilki-firin-yikmisti/
[2] Ercan Atmaca, “1989 Bahar Eylemleri Üzerine Birkaç Söz”, https://iscininkendipartisi.org/2022/04/09/1989-bahar-eylemleri-uzerine-birkac-soz/
[3] Aziz Çelik, “İşçi Sınıfının Ayağa Kalktığı Yıllar”, https://bianet.org/yazi/isci-sinifinin-ayaga-kalktigi-yillar-161305
[4] Ercan Atmaca, “1989 Bahar Eylemleri Üzerine Birkaç Söz”, https://iscininkendipartisi.org/2022/04/09/1989-bahar-eylemleri-uzerine-birkac-soz/
[5] Ali Koloş, “İş yerleri birlikte hareket etti”, https:// http://www.evrensel.net/haber/510447/is-yerleri-birlikte-hareket-etti-ali-kolos-89-bahar-eylemlerine-dair-yazdi ve Tayfun Tabakoğlu, “Camialtı Tersanesi Penceresinden 89 Bahar Eylemleri” başlıklı youtube yayınından, https://www.youtube.com/watch?v=8yERXUnnOWs
[6] Ali Koloş, “İş yerleri birlikte hareket etti”, https:// http://www.evrensel.net/haber/510447/is-yerleri-birlikte-hareket-etti-ali-kolos-89-bahar-eylemlerine-dair-yazdi
Yorum bırakın