Türkiye ve İsrail Arasındaki Uluslararası İlişkiler, Sözleşmeler ve Bunların Sona Erdirilmesi Gereği Üzerine

YUSUF AKŞEKER

Filistin İçin Bin Gençlerden Kemal, Dilan, Bengisu, Nazlı ve Yılmaz’a, ve Hasan Bitmez’e, ve Rıfat el-Arir’e ve de Nazım’a…

“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın
Vatan, mızraklı ilmühalse
Vatan, polis copuysa
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
Vatan, amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. 28/7/962*

Türkiye ile İsrail arasındaki uluslararası sözleşmelere odaklanmaya çalıştığım bu yazıda konunun uzmanı olmadığımı ancak her yazdığımı dikkat ve özenle seçtiğimi belirtmek isterim. Zira internette bu konuda kaynaklara dayanan toplayıcı bir yazı bulamadım, yine de Ankara Sanayi Odası’nın İsrail ülke notu isimli belgesinde[1] bir kısım sözleşmeler geçiyordu. Bu sebeple Ayhan Bilgen’in [2] varlığını iddia ettiği uluslararası sözleşmeler listesinin gerçekliğini ve eksiklerini (1960-1992 arasını hariç bırakarak) yazmaya çalışacağım.

Ülkemizin; dünyanın her yerinde, toplumların vicdanlarında soykırım, işgal ve katliamla sürekli olarak anılan ve mahkum edilen, başbakanı ve bakanları hakkında yakında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce yakalama kararı çıkacak olan Siyonist devlet ile ticari, siyasi, diplomatik, kültürel ve akademik ilişkileri mevcuttur. Ve bu ilişkilerin çoğu zaman dostane ve işbirliği görünümünde olduğu, lakin Siyonist devlet tarihi ve ülkemizin Filistin duyarlılığı itibariyle bu ilişkilerin konuşulmadığı ve hatta birçok sahte haberler marifetiyle gözlerden kaçırılmaya çalışıldığı acı ve açık bir gerçektir. Yine maalesef ki söz konusu ilişkiler konuda iktidar ve muhalefet partilerinin ve yandaşlarının bir kısım çatlak seslere rağmen, genel siyaset programları bakımından büyük bir ayrışma yaşamadıklarını bilmekteyiz.

Beklentim ve inancım odur ki Siyonizmin eylemlerini sona erdirmesi; Siyonizmin eylemlerinin ifşaatına, Siyonizm özelinde emperyalizmin mahkum edilmesine, Siyonist devletin yalnızlaştırılması ve itibarsızlaştırılması gibi bir dizi ekonomik-siyasal-diplomatik yaptırıma bağlıdır. İsrail’e ihracat yapan, hatta Siyonist unsurlarla yatırımlar veya ortaklıklar kuran yerli ve milli sermayedarlar mevcut ve bilinirken Siyonizmin tek dostu yabancı sermayeymiş gibi bu düzeyde çarpıtmacalı boykot kampanyaları da bu gerçekleri örtmeyi amaçlamaktadır. Siyonist devletle ilişkiler kurmanın, ilişkileri kesmemenin ve bunu ilerletmenin ise Siyonist devletin uluslararası alanda elini güçlendirmeye yaradığı ve tüm bunların Filistin halkına dönük silah olarak döndüğünü bilmekteyiz. Soykırım süreci ve İsrail’e Gemi Filistin’e Dua ile özetlenen süreçte, yürütüldüğünü bildiğimiz arka kapı diplomasileri bir kısım bürokratların vicdanını tatmin etmekten başka işe yaramamıştır. Bu iktidar artık ne yaparsa yapsın 7 Ekim’in 7 ay sonrasında önce yalanladığı ve sonra bin bir tepki üzerine getirdiği ticaret yasağıyla anılmaktan kurtulamayacaktır.

Bu yüzden; duyarlı kamuoyu ve Filistin İçin Bin Genç’in talebinde bulunduğu Siyonist devletle ticari/diplomatik/siyasi tüm ilişkiler kesilsin sözünü “İsrail’e Boykot, Tecrit, Yaptırım” sözü gibi pek muteber bulduğumdan talebe konu ilişkileri kaynaklarıyla birlikte şu bölümlerde aktarmaya çalışacağım.

A. İsrail ile Yapılan Uluslararası Sözleşmeler

a. Hangileridir, Statüleri Nedir, Yürürlükteler Mi? (Ayhan Bilgen Listesi)
b. Ayhan Bilgen’in Listesinde Bulunmayan Ancak İsrail Resmi Kaynaklarındaki Diğer Sözleşmeler[3] 
c.  Türkiye’nin Siyonist Devletle Ticareti, Ticaretin Durdurulması ve İşbirliği İddialarının Reddiyesine Yönelik Açıklamalar
d. Taraflarla Yapılan Ancak İsrail’in Yararlandığı Uluslararası Sözleşmeler ve Siyonist Devlete Petrol Sevkiyatı

B. Sözleşmelerin Feshi Konusu

a. Mevzuata Göre
b. Planlanan Havacılık Anlaşması ve Onaylanmaması

c. İptal Edildiği Söylenen Türkiye-İsrail Muhtemel Doğalgaz Anlaşması

C. İsrail Kalkanı Kürecik’in Kapatılması, ABD Üslerinin Kapatılması, NATO’dan Çıkılması ve Siyonizmle İlişkilerin Kesilmesi Talebi Üzerine

D. EK: İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın Sitesindeki Türkiye ile Yapılan Uluslararası Sözleşmeler

– – –

A. İsrail ile Yapılan Uluslararası Sözleşmeler

a. Hangileridir, Statüleri Nedir, Yürürlükteler Mi? (Ayhan Bilgen Listesi)

Öncelikle Ayhan Bilgen’in listesini paylaşmak istiyorum.

Sözleşmelerin Ayhan Bilgen’in iddiasından ibaret olmadığı gibi iddiaların gerçeğe uygun olduğunu gördüğümü, hatta bunlardan ibaret olmadığını ifade etmekle başlayayım. Mavi Marmara sözleşmesi özelinde sonradan ifşa olan gizli bir ilave sözleşme de mevcuttur (kendi bahsinde dipnotta paylaşıyorum). Ayrıca Siyonist devletle yapılmayan ancak Siyonist devletin dolaylı olarak menfaat elde ettiği sözleşmeler de vardır (boru hattıyla petrol taşıma sözleşmesi). Eldeki verilerin iktidarı ve Türkiye’nin siyasi konumunu açıklamaya yettiğini ifade edebiliriz (Fevkalade güzel noktalara değinen 2012 yayım tarihli “Necmettin Erbakan Örneğinde Türk Dış Politikasının İslamcı Eleştirisi” tezine[4] de bakılabilir).

Ayhan Bilgen listesine dair dogrulukpayi.com sitesi editörünün yorumu şu şekildedir:[5]Yapılan medya incelemesinde resmi gazetede yayınlanamamış ama meclis tutanaklarında ve medya organlarında tartışılmış askeri anlaşmalar da tabloya eklendi. Türkiye – İsrail arasında imzalanan anlaşmalarla ilgili olarak sorulan yazılı soru önergelerin çoğuna cevap verilmemiş, verilenlerde ise ifşası ulusal güvenlik için tehdit oluşturacak anlaşmaların açıklanamayacağı ile ilgili bir ibare eklenmiş. Bu nedenle, Bilgen’in iddiasını kesin bir şekilde teyit etmek veya yanlışlamak açık kaynaklarla mümkün gözükmüyor. Fakat resmi kaynaklardan teyit edilmiş uluslararası anlaşmalar dikkate alındığında Bilgen’in iddiasında belirtiği rakam oldukça fazla kalıyor. Genel değerlendirmede, açık kaynakların yetersizliği not düşülerek, HDP Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in iddiasında büyük ölçüde doğruluk payı yoktur.”

Editör özetle şunları diyor; 1.  Anlaşmalara ilişkin yazılı (TBMM’de) soru önergelerine çoğunlukla yürütme tarafından cevap verilmediği, 2. cevap verilenlerin ise kamu güvenliği bakımından tehdit oluşturabileceği riskiyle kaçamak cevap verildiği, 3. iddiaya konu anlaşmaların (iki görseldeki) varlığı ya da yokluğunun teyit edilemeyeceğidir. 4. açık kaynakların yetersizliği gerekçesiyle “muhtemelen doğru olmadığı”dır.

Ne var ki; editör yanılıyor (ya da kasten çarpıtıyor) zira 92’den bu yana yapılan gördüğüm kadarıyla Ayhan Bilgen’in iddia ettiği tüm sözleşmeler doğru. Muhtelif resmi kaynaklardan doğrulanabiliyor. Yine de editörün iki ile numaralandırdığımız çıkarımı doğru olabilir. Zira ben sadece dipnotlarda paylaştığım meclis tutanaklarını inceledim.

Resmi Gazete’den başlayalım ve arama ekranına Türkiye İsrail yazıp BAŞLIK seçeneğiyle araştırma yaptığımızda şu dört kayıt ekrana geliyor (şaka değil buyrun: resmigazete.gov.tr)

Arama ekranına Türkiye İsrail veya türkiye israil yazarak İÇERİK seçeneğinden arattığımızda aşağıdaki kaynaklar çıkıyor. Gerçekten de sözleşmeler Resmi Gazete’de arama kısmında gözükmüyor (veya kasıtlı olarak çok zorlaştırılmış olması da mümkün). Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’yle bir yazışmam olmadı ama görünenler budur.

Dış İşleri Bakanlığının sitesine “türkiye İsrail” yazdığımızda ise şu kayıtlar gelmektedir (örneğin Mavi Marmara Güya Tazminat Sözleşmesi bu listede yer almamaktadır).    

Ayhan Bilgen listesindeki sözleşmeleri teker teker ele almaya başlayalım:

  1. Turizmde işbirliği anlaşması:[6] 1992 tarihli bu anlaşmayı Türkiye Dış İşleri Bakanlığının sitesinden[7] görebiliyoruz.  (İsrail Dış İşleri Bakanlığının sitesindeki Türkiye uluslararası sözleşmesi listesini yazının en altında başka bir başlık altında paylaşacağım). “Sözleşme 5 yıllığına geçerlidir” yazmış ancak sözleşmenin sona ermesi fesih bildirimine bağlı tutulmuştur. Neden böyle yazıldı belli olmadığı gibi, sözleşme ile sözleşmenin işlerliğini sağlayacak karma komisyon (her iki tarafın temsilcilerinden oluşan) hâlâ görev yapıyor olabilir. İDMİB (İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği)sitesine göre[8]: “Türkiye-İsrail 5. Dönem Karma Ekonomik Komisyon (KEK) Toplantısı’nın 4-5 Eylül 2022 tarihlerinde İsrail’de gerçekleştirilmesinin planlanmaktadır”. Sözleşme tamamen yürürlükte olduğu gibi her iki ülke arasındaki dostluğu temin etmeyi amaçladığı içeriğinden anlaşılmaktadır.
  2. Uyuşturucu madde, psikotrop madde kaçakçılığı ve kullanımı, terörizm ve diğer ağır suçlarla mücadelede işbirliği anlaşması:[9] 1994 tarihli, Kudüs’te* yapılan Tansu Çiller dönemi sözleşmesine göre söz konusu suçlarda Türkiye polis teşkilatları ile Siyonist devlet polis teşkilatı arasında yardım ve işbirliği yapılacaktır. Sözleşmenin yürürlüğünün denetimi için ortak komisyon kurulacaktır. Sözleşme 1 yıllığına düzenlenmiştir ancak feshedilmediği müddetçe yenileceği de hüküm altına alınmıştır. Sözleşmeye göre, taraflar yasalarının kendilerine izin verdiği ölçüde polis teşkilatları arasında bilgi alışverişini sürdürmeye teşebbüs edeceklerdir. Yani Siyonist devletin “terör suçu” iddiasıyla soruşturduğu kişiler hakkında bu sözleşmeye göre Türkiye, ülke içinde bu kişiler hakkında İsrail devletine istihbarat temin edebilir (yine de devletlerin takdir yetkisini kaldıran bir hükme şahit olmadığımı, uygulaması konusunda bir kaynağa erişmediğimi belirtmek isterim). Sözleşmeye göre diplomatik bir yazıyla fesih bildirimi yapılması hâlinde, üç ay sonra yürürlükten kaldırılabilir.
  3. Çevre sorunları ve doğanın korunmasında işbirliği anlaşması:[10] 1994 tarihli Ankara’da yapılan sözleşmede “dostane ilişkileri güçlendirmek ve çevreyi korumak amacıyla işbirliğini geliştirmek” amaçlanmıştır. Konu Akdeniz sularıdır anladığım kadarıyla. Sözleşmeye göre 3 ay sonra yürürlük kazanmak kaydıyla feshedilebilir.
  4. Savunma işbirliği anlaşması: Ayhan Bilgen’in görselini paylaştığımız iddiasına göre 1994 tarihli bu sözleşmeye Türkiye ve İsrail dışişleri bakanlıkları sayfalarında göremiyoruz. Ne var ki bu sitedeki, içeriğinden çokça bahseden yazıda[11]Erbakan Hükümeti, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in İsrail ile imzaladığı “Askerî Eğitim ve İş Birliği Anlaşması”nda olduğu gibi gerçekleşecek ikinci anlaşma içinde gizlilik istemiştir. Necmettin Erbakan bizzat bu şart ile imza atacağını Genelkurmay Başkanlığı’na iletmiştir.” İfadeleri yer almaktadır. Yakın bir zaman önce Tayyip Erdoğan’ın kararıyla cezaevinden tahliye edilen Çevik Bir’in, bu ifadelerdeki askeri eğitim işbirliği anlaşması imzaladığı bilgisi meclis tutanaklarından anlaşıldığı kadarıyla doğrudur. [12] Dolayısıyla askeri eğitim işbirliği gibi daha özel bir alanda yapılan sözleşmenin, daha genel sayılabilecek savunma işbirliği konusunda bir anlaşmaya işaret edebileceği bu yüzden de sözleşmenin yapılması mümkün ve muhtemeldir. İddialara göre savunma işbirliği anlaşması tank, füze, iha, helikopter üretim ve modernizasyonlarını hedeflemektedir. Bu fevkalade önemli sözleşmenin Türkiye’nin ulusal bağımsızlığını gölge düşüp düşürmediği ve bunun gizlilik sebebiyle denetlenmediği bir tarafa, dünyaya ne geçmişte ne de şimdi “savunma” değil “savaştan” başka bir şey vaat etmemiş/edemeyecek olan Siyonist devletle böyle bir anlaşmanı varlığı korkunçtur. Üstelik Türkiye resmi ağızlardan çokça defa İsrail’i terör devleti olarak çağırıyorken aynı resmi ağızlardan böyle bir anlaşmaya dair kaçamaklı cevaplar verilmesi, sözleşmenin feshedilmemesi kabul edilemez bir şeydir. Eldeki yazımızda değineceğimiz üzere “savunma” haricinde zaten onlarca alanda İsrail ile işbirliği yapılmıştır.

Ayrıca dunya.com sitesindeki 11/08/2009 tarihli şöyle bir haber yapılmıştır (aşağıda)[13]. Türkiye’nin İsrail ve ABD ile “Güvenilir Denizkızı” isimli ortak tatbikatı yapılacağını bildiren 2009 tarihli bu haberin resmi ağızdan yalanlandığına ilişkin hiçbir delile ulaşamadığım gibi bu tatbikatın Savunma İşbirliği Sözleşmesi kapsamında yapıldığını söyleyebilirim. Ezcümle bu anlaşma %99,9 ihtimaliyle gizli olarak akdedilmiştir. Bu sitede[14] Beyazıt’ta o dönemde eylemler yapıldığı ifade edilmiştir. Türkiye ve Filistin’in bağımsızlığı açısından, siyonist devletin soykırım ve insanlığa karşı suçları ileri sürülerek derhal feshi gerekir. Unutmadan “Mehmetçik Gazze’ye” gibi söylem sahiplerine öncelikle bu konuda açıklama yapmaları ve fesih talep etmeleri hatırlatılabilir.

Unutmadan eski CB Abdullah Gül RP Genel Başkan Yardımcısı iken yaptığı konuşmada, Türkiye’nin İsrail ile imzaladığı Askeri İş Birliği Anlaşmasının feshedilerek içeriğinin kamuoyuna açıklanmasını istemişti.

5. Sağlık ve tıp alanında işbirliği anlaşması:[15] 1995 tarihli işbu sözleşme, sağlık ve tıpta ilişkilerin geliştirilmesini amaçlandığından bahsetmekte, kalifiye personel değişimi, bulaşıcı hastalıklarda teknik ve bilimsel işbirliği, sağlık turizmi gibi muhtelif konuları da düzenlemektedir. sözleşme, içeriğinden anlaşıldığı kadarıyla süresiz olarak akdedilmiştir. İlgili maddesine göre diplomatik bir yazıyla 6 ay sonra yürürlükten kaldırılacak şekilde feshedilebilir.

6. Askeri eğitim işbirliği anlaşması: [16] 23/02/1996 tarihinde yapıldığı iddia edilen sözleşme Türkiye ve İsrail dışişleri sitesinde yer almıyor (Türkiye’nin örn. Polonya, Gürcistan gibi devletlerle askeri eğitim işbirliği sözleşmeleri sitede yer alıyor -bu sözleşmeler gizli yapılıyor gibi iddiaların gelmesi ihtimaline karşın yazıyorum). Eski MSB bakanının beyanından, gerçeğe uygun konuştuğunu düşünürsek, sözleşmenin yapıldığını anlıyoruz (dipnotlarda meclis tutanağından bahsetmiştim). Kamuoyu olarak bu sözleşmenin hükümlerini bilmemekteyiz ve ne kadar uygulamada olduğunu bilmemekteyiz. Hükümlerini bilmeden de söz konusu anlaşmanın Filistin ve Türkiye toplumlarının lehine veya aleyhine olduğuna dair yorum yapamıyoruz. Terör devleti olarak anılan Siyonist devletle bu sözleşme derhal feshedilmelidir.

7. Veteriner hekimliği işbirliği anlaşması: 1997 tarihli bu sözleşme de taraflar arasında akdedilmiştir. Türkçesi için İsrail Dışişleri Bakanlığı’na gidilmesi gerekir: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/009339.tif

8. Türkiye-İsrail Serbest Ticaret Alanı Anlaşması: [17] 1997 yılından bu yana yürürlükte olan bu Anlaşma (Bu tip (STA’ları) sözleşmeleri anlatan wiki sayfası[18]) ile ticaretin ve işbirliğinin arttırılması amaçlanmıştır. Çok kapsamlı bir ticari işbirlik anlaşmasıdır. Örneğin bu anlaşma kapsamında Türkiye ile İsrail arasındaki sanayi ürünleri ticareti, 1 Ocak 2000 tarihinden bu yana gümrük vergisinden muaf olarak gerçekleştiriliyor. Gerçekten de bu uluslararası sözleşmelerin ticaretin katlanmasını sağladığı birçok veriyle gösterilebilir.

İsrail’in serbest ticaret anlaşmaları[19] ise Türkiye’den ibaret değil. ABD, AB, EFTA, BK, Meksika, Kanada, Ürdün, Mısır, Panama, Kolombiya, Ukrayna ile de mevcut. Siyonist devlet bakanı 16/4/24’te bu sözleşmeyi feshedeceklerini açıkladı, Nihat Zeybekçi[20] ve temsilciliğini yaptıkları tüccar şahısları üzecek bu haberi[21] paylaşıyorum. Türkiye’nin tek taraflı beyanıyla sözleşmenin 37. maddesine dayanarak, 6 ay sonra yürürlükten kaldırılacağı bilgisiyle, İsrail’den evvel davranıp sözleşmeyi feshedebilir. Siyonist devletin bu söyleminin ciddiyetini de süreç içinde hep birlikte göreceğiz.

9. Gümrük idarelerinin karşılıklı yardımlaşması anlaşması: 1997 tarihli bu sözleşme de diğer bazı sözleşmeler gibi Türkiye dışişleri bakanlığı sitesinde İsrail’in aksine yok. Sözleşme, gümrük idareleri arasındaki işbirliğini, kaçakçılık suçlarını, suçla mücadelede işbirliğini vs. konu ediyor. Türkçesi[22], İbranicesi[23], İngilizcesi[24] dipnotta paylaşıyoruz. Sözleşme sınırsız süreli olarak akdedilmiştir ve tek taraflı bir fesih bildirimiyle, 13/3 maddesine dayandırılarak 6 ay sonra yürürlükten kalkacak şekilde sonlandırılabilir.

10. Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin anlaşma:[25] (İngilizcesi[26]) 1996 (listede 1998 olarak belirtilmiş) tarihli bu sözleşme yine ticareti kolaylaştırmayı amaçlıyor, Türkiye Dışişleri Bakanlığı sitesinde yer alan sözleşme esasen 14/03/1996’da yapılmıştır. Bu tarihten en az on yıl sonraki bir tarihte, örneğin bugün, 14. maddesine dayanarak feshedilebilir.

11. Gelir vergisinde çifte vergilendirmeyi önleme ve vergi kaçakçılığına ilişkin anlaşma:[27] 1998 tarihli Türkiye dışişleri bakanlığı sitesinde yer alan sözleşme.

12. Kültür, eğitim, bilim alanlarında işbirliği anlaşması:[28] 1993’te imzalanan Türkiye dışişleri bakanlığı sitesinde yer alan sözleşme de aşağıdaki gibi feshedilebilir. Siyonist devletin kültürel yönünden boykotu fevkalade önemlidir.

13. Hidrografi, oşinografi alanlarında işbirliği anlaşması: [29] 2001 tarihli Türkiye Dışişleri Bakanlığı sitesinde yer alan işbu sözleşme askeri bir sözleşmedir. Tarafların Genelkurmay başkanlıkları arasında yapılmıştır. Her beş yılın sonunda 90 gün önceden bildirim yaparak sözleşmeyi feshedebilirler. Siyonist devletle askeri sözleşme hiçbir şekilde kabul edilemez, derhal feshi gerekir. Yapılacak her bir fesih uluslararası alanda siyonist devletin zayıflamasına hizmet edecektir.

14. Bitki Koruma ve karantina anlaşması:[30] 2004 tarihli bu sözleşme, 14. maddesine göre feshedilebilir.

15. Standardizasyon, uygunluk değerlendirmesi ve metroloji anlaşması: 2007 tarihli bu sözleşme Türkiye Dışişleri Bakanlığı sitesinde yer almıyor ancak Resmi Gazete kaydı mevcut[31].

16. Sınai araştırma geliştirme işbirliği anlaşması:[32] 2007 tarihli bu sözleşme sanayi ve teknoloji araştırma ve geliştirme alanlarında işbirliğini güçlendirmek ve geliştirmek, dostluk temeline dayalı olarak, ekonomik ve sanayi alanları başta olmak üzere, Türkiye ve İsrail arasındaki işbirliğini güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacına sahiptir. Taraflardan biri bu anlaşmayı herhangi bir zamanda fesih edebilecektir.

17. Mavi Marmara Tazminat Anlaşması:[33] 2016 tarihli işbu uluslararası sözleşme Türkiye tarihinin tek kelimeyle en kepaze sözleşmesidir. Yurttaşlarımızı gemide katleden Siyonist devletin bu sözleşmeye kadar uluslararası itibarı yerlerdeydi. Emperyalizm ve Siyonizm ifşa edilmişti ancak bu sözleşmenin yapılmasıyla çok kötü neticeler ortaya çıktı. Şehit ailelerinin siyonist devlete açtığı davalar sözleşme mesnet gösterilerek, hukuka aykırı şekilde düşürüldü. Mavi Marmara gemisi mücadelesi gibi Mavi Marmara davası avukatlarından Gülden Sönmez’in verdikleri mücadeleyi anlattığı programı[34] buradan izlenebilir.

Üstelik İsrail sözleşmeye yazılan ex gratia tazminat bedelini hiçbir zaman ödememiştir. Ex gratia ifadesinin anlamını ben anlatmak istemiyorum.

Sözleşme öncesinde Özür, tazminat ve Gazze’ye yönelik ambargonun kalkması Türkiye’nin şartları idi (denildiğine göre). Özür dilemek üzerine bir tez[35] mevcut ancak bakamadım. Sözleşmenin gizli maddeleri olduğu gibi bu rezil sözleşmeye ilişkin Türkiye’nin öne sürdüğü öne sürülen hiçbir şartı karşılanmamıştır (konuyu başka yerde değerlendireceğim).

b. Ayhan Bilgen’in Listesinde Bulunmayan Ancak İsrail Resmi Kaynaklarındaki Diğer Sözleşmeler [36]  

I. 

[37] Siyonist devletin Türkiye dostu olması kabul edilemez bir şeydir. Bu sözleşmenin de feshi gerekir.

II.

III.

[38] Bu sözleşme de Türkiye Dışişleri bakanlığı sitesinde yer almıyor. Türkiye imza yetkilisi Muammer Yaşar Özgül bu sözleşmeyi 01/10/2003 yılında imzalamıştır. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın direkt olarak[39] adresinde bahsettiği, Siyonist devletin, bir kısım görüşlere göre, arz-ı mevud [40] sınırları içinde ülkemiz şehirlerine ilişkin böyle bir anlaşması yürürlüktedir. Konu hakkında Şalom Gazetesi’nde çıkan yazıda[41]Günümüz gerçeklerine dönecek olursak, Ürdün nehri ile Fırat nehri arasındaki coğrafyada Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak ve Türkiye’nin güneydoğusunda 50 milyondan fazla insan yaşamakta. Kendi Filistinli Arap nüfusu ile demografik sorunları olan, ve tarihî anavatanı olup Yahudi Halkı’na ismini veren Yehuda/Judea’yı (Batı Şeria) Filistin’li Araplarla barış için paylaşmaya razı olan bir İsrail’in Fırat’a kadar olan coğrafyayı sınırlarına katacağını düşünebilmek geniş bir muhayyile gerektirir. Sina’yı 1956 ve 1967’de tamamen ele geçiren İsrail’in barış karşılığı oraları iade etmiş olması ve bunun dini-bütün kitleler nezdinde bir protestoya sebebiyet vermemiş olması da bunun ilave bir kanıtıdır. Özetle, “Nil’den Fırat’a Yahudi Devleti” masalının Arap devletlerinin İsrail’i Türkiye için stratejik bir tehdit olarak algılatmak ve tüm İslam dünyasını Arap milliyetçiliğinin davasını gütmeye seferber etmek için kullandıkları bir saptırma olarak değerlendirilmesi doğru olacaktır.” deniyor olsa da kanaatimce Siyonist devletin teokratik niteliğini gerektiğinde hatırlıyor oluşunu, resmi ağızlardan reddetmediğini hatırlamak gerek.

GAP İdaresi’nin açıklaması[42]: “GAP İdaresi olarak, İsrail Hükümeti ile teknik konulardaki işbirliği çalışmaları, diğer ülkeler ve uluslararası kuruluşlar ile olduğu gibi yürütülmektedir. GAP’ta ileri teknolojiyi kullanma arayışı içerisinde olan GAP İdaresi, tarlaiçi basınçlı sulama sistemlerinde (damla sulama) dünyada söz sahibi olan İsrail firmaları ile işbirliği yapmış ve bu firmalar tarafından kendisine hibe edilen ekipmanlarla 1998 yılında bölgede 12 adet çiftçi şartlarında demonstrasyon kurulmuştur. Ayrıca, bölgede çalışmakta olan kamu personeline hizmetiçi eğitim kapsamında çeşitli konularda seminerler düzenlenmesi ile ilgili olarak GAP İdaresi, İsrail Hükümet kuruluşu Mashav ile işbirliğine gitmiştir.”

IV. Bu sözleşme de maalesef yürürlüktedir.

c.  Türkiye’nin Siyonist Devletle Ticareti, Ticaretin Durdurulması ve İşbirliği İddialarının Reddiyesine Yönelik Açıklamalar

Anlattığımız uluslararası sözleşmeler temelinde Türkiye sermayesinin de Siyonist pazarın sıcak parasını sevdiğini söyleyebiliriz. İsrail’in en çok ithalat yaptığı dördüncü ülke Türkiye, Türkiye’nin ise en çok ihracat yaptığı 13. ülke. Siyonist devlet çimento, demir çelik ihtiyacını çoğunlukla Türkiye’den tedarik etmektedir. Tam listeyi içeren TÜİK görseline bu adresten ulaşılabilir. Ticaret, 7 Ekim’den sonra da Ticaret Bakanlığı’nın kısıtlama kararına kadar durmamış, çoğunlukla artarak devam etmişti.

Türkiye’den İsrail’e silah satılmış mıydı, evet o da olmuştu. Hem de 1 milyar dolarlık bir tutarda. ABD kaynaklı haberden aynen aktarıyorum: “Silah ticareti TÜİK’te, yapılan ticareti ürün kategorisinde görmek de mümkün. Örneğin “Silahlar ve mühimmat, bunların aksam, parça ve aksesuarı” başlığı altında bir kategori var. TÜİK listelerinde buna “fasıl adı” deniyor. Kategoriye verilen numara da “fasıl” olarak geçiyor. Bu numara 93….İsrail ile 2023 ve 2024 yılında yapılan silah ve mühimmat ticareti verilerine gelince; 2023’te Türkiye İsrail’e yaklaşık 1 milyar dolarlık silah ve mühimmat satışı yapmış. Buna karşılık 87 milyon dolarlık alım gerçekleştirmiş. İsrail saldırılarının başladığı Ekim ayında [2023] 105 milyon dolarlık satış yapılmış, hiç alım yapılmamış. Kasım’da 79, Aralık’ta 96 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilmiş; bu aylarda da ithalat olmamış. 2024’e gelindiğindeyse Ocak ayında 96 milyon dolar olan ihracat, Şubat’ta 108 milyon dolara yükselmiş.

Soykırım süresinde dahi Siyonist devlete ihracat özel kesimle kalmamış, bizzat kamu kurumları tarafından da satış gerçekleşmişti. Varlık Fonu bünyesindeki Eti Maden şirketinin İsrail Ordusu İDF’nin taşeronu bir şirkete tonlarca bor madeni sattığına ilişkin haber: TVF tarafından da haber yalanlanmamıştı. Bunların hepsi yaşandı.

AKP iktidarının, TÜSİAD ve MÜSİAD üyesi şirketlerin siyonist devletle dostluk ve işbirliğini muhafaza için elinden geleni yaptığına, aynı zamanda Filistin halkına duaları eksik etmediğine hepimiz şahit olduk. Karar gazetesi 21/03/2024’te böyle bir manşet attı:

Bilahare, Ticaret Bakanlığı’nın 09/04/2024 tarihinde yaptığı açıklama ile İsrail ile ticaret önce 54 ürün grubunda kısıtlandı sonra da tamamen durduruldu. Fakat resmi makamlardan hiçbir uluslararası sözleşmeden çekildiği açıklanmadı. Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı da açıklama yaptı.

Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasındaki “kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardım akışı” kaydı çok şey anlatmaktadır. Açıklamaya göre, Siyonist devlet Filistin halkı üzerindeki baskısına ve katliamlarına ara vermeye başladığı veya insani yardıma izin verdiği bir vakit yeniden Siyonist devletle normalleşme süreci başlanabilir. Söz konusu ifadenin oraya yazılması sosyal medyada verilmli samimiyet testi tartışmalarını doğurmuştu.

Milli Savunma Bakanlığı, gördüğümüz kadarıyla AKP’ye yönelik kamuoyunun işbirlikçilik ithamları ve çıkan haberler üzerine 26/03/2024 tarihinde şu şekilde bir açıklama [43] yapmıştı: “İsrail’in Gazze’de ayrım gözetmeksizin hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, mülteci kamplarını ve sivilleri hedef alan şiddet eylemleri devam etmektedir. Filistin’in her zaman yanında olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Filistinlilere zarar verecek bir faaliyet icra etmesi veya bu yönde bir faaliyetin içinde olması mümkün değildir. Bu çerçevede, Millî Savunma Bakanlığının İsrail ile askerî eğitim, tatbikat ve savunma sanayisinde iş birliği dâhil hiçbir faaliyeti bulunmamaktadır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

MSB açıklaması hakkında yorum yapmam gerekirse; Bakanlığın besbelli ki işbirlikçi iddialarından alındığı ortadadır. Açıklamadaki “…Türkiye Cumhuriyeti’nin Filistinlilere zarar verecek bir faaliyet icra etmesi…” Nihat Zeybekçi’nin açıklamalarına büyük ölçüde benzemektedir. Bu söylem oldukça soyut ve soyut olduğu kadar çarpıtmacalıdır. Türkiye’nin mezkur devlete ihraç etmediği mal olmadığı gibi savaş sanayisinde kullanılmayan hammadde de yoktur. Yani ihracata konu her mal (Türkiye’nin İsrail’e silah ve mühimmat ihracatı yapmadığını, jet yakıtı satmadığını bir an düşünsek bile) potansiyel olarak savaş sanayiinde kullanılabilir.

Diğer taraftan bakanlık, faaliyetlerinin olmadığını beyan ettiği alanlarda “uluslararası sözleşmelerin” olmadığını da hiç beyan etmemiştir. Zira bunu beyan edemez. Yani aynı serbest ticaret anlaşması nasıl devam ediyor ancak uygulanmıyor ise bu alanlardaki uluslararası sözleşmelerin varlığına ilişkin yukarıda yapmış olduğumuz, sözleşmelerin yapıldığına ilişkin yorumlarımızın doğruluğunu gösteriyor.

Ayrıca yine Kültür ve Turizm Bakanlığı da böyle bir açıklama yapmamıştır. Zira kültür ve turizmde işbirliği ve dostluk, maalesef ki, devam etmektedir. Hal-i pür melâl.

Elbette tüm bu anlatımlardan sonra; ticaret yasağının nasıl delindiğine de değinmek gerekir; SP milletvekili Necmettin Çalışkan’ın anlattığı videoya göz atılabilir. İlaveten; şu birinci ve ikinci linkteki ticaret şüphesi üzerine çalışılabilir. Çok yüksek bir ihtimalle ticaret yasağı deliniyor.

d. Üçüncü Taraflarla Yapılan Ancak İsrail’in Yararlandığı Uluslararası Sözleşmeler ve Siyonist Devlete Petrol Sevkiyatı

Bu bahiste şimdilik bir sözleşmeden bahsedeceğim. O da Siyonist devletin petrol taşımayla beslenmesine ilişkindir. Konu hakkında yapılmış habere[44],  Boru Hattından Petrol Taşıma Uluslararası Sözleşmesi [45] Siyonist devletin doğrudan ihtiyacı olan petrolü temin eden; Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Gürcistan arasındaki bu sözleşme çok taraflıdır. Burada çok kısaca şu notu düşebilirim. Söz konusu sözleşmede fesih/çekilmeye ilişkin bir hüküm olmadığı için Hayfa, Aşdod limanlarına gitmesinin engellenmesi ve İsrail’e ulaşmasının engellenmesi konusunda Türkiye bu devletlere çağrıda bulunup birlikte bu hükmü kararlaştırabilirler teorik olarak. Ayrıca sözleşme de VAHS hükümlerine göre feshedilebilir. Türkiye’nin ayrıca petrol tedarikini münhasıran durdurma yetkisi de mevcuttur. Hangi yöntem kullanılacaksa kullanılsın insanlığa karşı suç işleyen devlete petrol akışının durdurulması hem Türkiye Anayasası’nın hem de uluslararası hukukun bir buyruğudur.

Denecektir ki MEP projesi(sözleşmenin özü)’nin sona erdirilmesi (veya petrol akışının durdurulması) sebebiyle yatırımcı şirketler (Socar, BP, ABD şirketleri vs.) sözleşmeyi fesheden veya İsrail limanlarına sevkiyatın engellenmesini kararlaştıran devletlere tazminat davası açabilirler. Bu şirketlerin Başbakan ve bakanları hakkında yakalama emri çıkacak bir devlete dair getirilecek yaptırıma ilişkin açacakları muhtemel bir tazminat davasını kazanma şansları yoktur, diyebiliriz.

Anlaşmanın feshi veya dediğimiz gibi petrol tedarikinin engellenmesi hâlinde Siyonist devlet bu durumda başka bir yerden petrol tedarikine girişecektir, bu durumda da Arap devletler bunu temin edebilir ancak bu nokta da bu devletler de daha büyük işbirlikçilik ithamıyla karşılaşacaklardır. Türkiye’nin bu konuda böyle bir yaptırımı uygulayabilmesi çok büyük bir kazanım olacaktır. Böyle bir hamlede tüm uluslararası kamuoyu Türkiye’den yana davranacaktır.

Tekrar vurgulamak gerekir ki insan haklarını sistematik olarak ihlâl eden, katliam ve işgalle müsemma devlete tüm boruların kapatılması ihtiyari değil hukuki bir zorunluluktur. İstanbul Boğazları’ndan Siyonizmin limanlarına gidecek petrol tankerlerine izin verilmemesi konusunda bir bilgimiz olmamasına rağmen insanlığa karşı suçun engellenmesini teminen bunun da bir zorunluluk olduğunu belirtmemiz gerekir.

Türkiye yetkilisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar VOA habere şu açıklamaları yapmıştı[46]: “Ceyhan’dan kalkan gemilerin hangi destinasyona gittiği bizim inisiyatifimizde değil” Türkiye’nin İsrail ile ticareti durdurma kararı sonrası bu ülkeye petrol sevkiyatıyla ilgili de konuşan Bayraktar, Bakü- Tiflis- Ceyhan boru hattı üzerinden yapılan sevkiyatın, uluslararası anlaşma kapsamında yürütüldüğünü söyledi. “Buradaki petrolün sahibi Türkiye Cumhuriyeti değil ve dolayısıyla bizim buradaki görevimiz bu petrolü sağlıklı bir şekilde yaklaşık bin kilometrenin üzerindeki petrol boru hattıyla Ceyhan’a taşımak ve oradan yüklenmesini temin etmek, gemilerin hangi destinasyonlarına gittiği doğrusu bizim inisiyatifimizde, bizim tasarrufumuzda olan bir konu değil

Sayın Bakanın son cümlesi gerçeği yansıtmadığı gibi gerçeği büküyor. Değil uluslararası hiçbir sözleşme hukuka aykırı yapılamaz, hukuka aykırılığı temin edemez hele ki konusu bir suç ise. Neticede Türkiye topraklarının altından dolayısıyla egemenlik sahası altındaki topraklar üzerinden uluslararası sözleşme kapsamında borular geçiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hükümranlık yetkileri gereği her türlü eylem yapılabilir, zaten belirttiğim gibi uluslararası hukuki bir zorunluluktur bu.

Aşağıda Siyonist limanlara ham petrol taşıyan iki hattı belirtmek istiyorum. Hazar Boru Hattı Konsorsiyumu (Caspian Pipeline Consortium-CPC)) uzunluğu 1511 kilometre olan CPC petrol boru hattı olup 20 yıldır Kazakistan’ın Tengiz ve Rusya’nın Novorossiysk limanlarını birbirine bağlamaktadır. Kabaca şöyle oluyor; Kazakistan petrolünü CPC boru hattına veriyor, Siyonist limana gidecek petrol tankeri de Karadeniz’in Novorossiysk limanına yanaşıp depolarını dolduruyor sonra da İstanbul’dan ve boğazlardan geçip Siyonist limanlara varıyor.

BTC’de (Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı) ise; Azerbaycan ham petrolü Socar aracılığıyla Bakü’den petrol hattına veriyor, taşınan petrol Ceyhan’dan petrol tankerine doldurulup Siyonist limana sevkiyat gerçekleştiriliyor. 7 Ekim’in 3 ay öncesinde ise Kazak petrolü Hazar denizindeki Aktau limanından petrol tankerlerine doldurulup Bakü limanına ulaştırılmaya ve BTC hattına yüklenmeye başlandı.

Siyonist devlet her gün 220 bin varil ham petrol tedarik ederken, bunu %99 yurtdışından yaparken, %40’ını Azerbaycan’dan alırken, anlattığımız gibi getirilirken, İsrail’in Aşdot rafinerisinde ham petrolün işlenmesiyle elde edilen yakıt İsrail hava kuvvetlerinde kullanılırken(kaynak) 400 farklı istasyonda Hayfa rafinerisinden elde edilen petrolü İDF askeri araçların kullanımına verilirken SİYONİST DEVLETİN SOYKIRIMINI DURDURMAK kısmen Türkiye’nin elinde. Uygun görülecek bir yaptırım derhal gerçekleştirilmelidir.

B. Sözleşmelerin Feshi Konusu

a. Mevzuata Göre

Bir uluslararası sözleşmenin nasıl yürürlüğe girdiğini, hangi aşamaların tamamlanması gerektiğini aktarmam gerekiyor kısaca. Uluslararası sözleşmeler, devleti temsil yetkisine sahip kişiler veya belirledikleri kişiler tarafından, hazırlanmış sözleşmelere atılan imzalarla kurulurlar. Sözleşmelerin yürürlük kazanması için Türkiye Anayasası’na göre uluslararası sözleşmelerin yürürlüğe girmesi için TBMM’ce sözleşmeleri uygun bulma kanunu çıkartılması ve CB tarafından onaylanması gerekir. Resmi Gazete’de yayımlandığı gün de yürürlüğe girer. AYM’nin uluslararası sözleşmeyi denetleyebileceği tartışmalıdır.

1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, kendisi de bir uluslararası sözleşme olan bu sözleşme esasen bir usul sözleşmesidir. Türkiye bu sözleşmeye taraf olmasa da sözleşme, tesiri yönünden Türkiye’yi bağlamaktadır. Hatta kanaatime göre Türkiye kanunlarının üstünde bir güce sahiptir diyebilirim. Bu ne demek, imzalanacak uluslararası sözleşmelerin bu sözleşmeye aykırı hükümler içerememesi ve imzalanacak sözleşmelerde düzenlenmeyen hususlarda bu sözleşmeye müracaat edilmesi gerekliliğidir (Örneğin bir uluslararası sözleşmenin geçersizliği de, gerçekten de uluslararası sözleşme olup olmadığı yine bu VAHS hükümlerine göre iddia ve tespit edilir). Bu ise; az sonra ele alacağımız uluslararası sözleşmelerde “fesih-çekilme” gibi hükümler olmaması hâlinde başvuracağımız ve işleteceğimiz hukuktur.  Yani, uluslararası sözleşmeler bu 1969 tarihli VAHS hükümlerine aykırı şekilde sonlandırılamaz. Bunları ders vermek için yazmıyorum, az sonra yapacağım yorumların anlaşılması maksadıyla yazıyorum.

Diğer taraftan yukarıda değerlendirdiğimiz uluslararası sözleşmeler, içindeki hükümlere göre feshedilebilirler.  İSRAİL İLE İLİŞKİLER DERHAL KESİLSİN demek uygun ve gerekli ise de uluslararası sözleşmeler, hükümlerine göre feshedilebilirler. Konuda açıklık yoksa VAHS hükümlerine göre feshedilebilir.

Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Gürcistan arasındaki Boru Hattından Petrol Taşıma Uluslararası Sözleşmesi’nde FESHE ilişkin bir hüküm yoktur bunu, sözleşmenin VAHS sözleşmesine göre feshedilebileceği şeklinde yorumlamaktayım. Diğer taraftan bu üç devlet bir araya gelip gerekli düzenlemeyi yapabilirler. Sözleşmenin garantörlüğünün emperyalizm olduğu da akıldan çıkarılmamalı.

İsrail’in her çıkarının ABD çıkarına olduğu söylenemez ise de bir ABD karakolu olarak Siyonizmin emperyalizm paranteze alınarak okumanın yanlışlığı ortadadır. Aşağıdaki linkte ABD’nin Siyonist devlete yapmış olduğu jet yakıtı sevkiyatının tarihe göre sıralanmış listesini görmekteyiz: kaynak. Yine aynı kaynakta pek değerli bilgiler mevcuttur.

Konu hakkında yararlanılabilecek bir tezi[47] aşağıda bırakıyorum. Konu profesyonel siyaset içinde pek gündemde olmasa duyarlı kamuoyu olarak bunu çok yerde geniş bir biçimde değerlendiriyoruz.

b. İmzalanan Havacılık Anlaşması ve Onaylanmaması

Dönemin İsrail Başbakanı, 04/09/2022 tarihinde X hesabından yaptığı açıklamada, “Hükümet olarak Türkiye ile İsrail arasında havacılık bağlantıları kurulmasına yönelik bir anlaşmayı onayladık” demişti [48] .Lapid [24/05/2024’te ana muhalefet partisi lideri], anlaşmayla birlikte artık İsrail’e ait hava yollarının İstanbul’a ve Türkiye’nin diğer noktalarına iniş ve kalkış yapabileceğini belirtti. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine de işaret eden Lapid, şunları söyledi: “Bu anlaşma her şeyden önce İsrailli yolculara ve İsrail havacılığına fayda sağlayacak. Ayrıca bu, bölgede istikrar ve refah için önemli bir stratejik hamledir ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır. Bir sonraki adım, büyükelçilerin atanmasıdır.”

İsrail Ulaştırma Bakanı Merav Michaeli, söz konusu adımı “tarihi bir anlaşma” olarak nitelendirdi. Michaeli, anlaşmanın imzalanmasından önce Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadeleri kullandı: “Türk şirketlerinin İsrail’e uçuşlarına ek olarak İsrail uçuşlarının Türkiye’deki çeşitli destinasyonlara dönüşünü sağlayacak altyapıyı üretmesi beklenen tarihi bir havacılık anlaşmasına imza atacağız.” Michaeli, bu anlaşmanın, “İsrail ile bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ve stratejik bağları güçlendirme yolunda önemli bir adım” olduğunu vurguladı.. Habere buradan ulaşılabilir.

İmzalandığı anlaşılan havacılık sözleşmesinin yürürlüğünün ne olacağı belli değildir. Bu konuda da kamuoyunun diğer sözleşmelere ilişkin DERHAL FESİH TALEPLERİNİN YANINDA bu sözleşmenin de YÜRÜRLÜĞE KONMAMASInı, TBMM’ye getirilmemesini talep etmesi gerekmektedir.

c. İptal Edildiği Söylenen Türkiye-İsrail Muhtemel Doğalgaz Anlaşması

İsrail Ekonomi ve Endüstri Bakanlığının bu linkteki açıklamasında Zorlu CEO’sunun “İsrail ile güçlü bir bağımız var ve İsrail doğalgazının Türkiye’ye ithal edilmesi bizim için çok önemli” dediği, şirketinin yakın gelecekte 8 BCM [bir gaz türü] doğalgaz ithal etmek istediği aktarılmıştı. Bu enerji ticaretinde Zorlu’nun önemli bir rol oynadığını yine o linkten anlayabilmekteyiz. Bu linkteki AA haberine göre de Türkiye-İsrail arasında bir doğal gaz boru hattı inşa edilmek istendiğini çıkarabiliyoruz.

Soykırımın hemen öncesinde gerçekleşen bu sıcak buluşmanın haberini paylaşmaktayız. Tarafların bu görüşmesinde gaz işbirliği projesi konuşulmuş, tarafların enerji bakanlarının İsrail’de bir araya gelmesi planlanmıştı.

Tayyip Erdoğan 26/10/2023 tarihli konuşmasında doğalgaz görüşmesi için İsrail’de bir araya gelme programını iptal ettirdiklerini duyurmuş, Avrupa’nın sana borcu olabilir ama Türkiye’nin sana borcu yok minvalinde beyanat vermişti. Bu efe sözlerin ardından, Türkiye-İsrail ilişkilerine okyanus ötesinden nasıl gözüktüğüne bakmak bizce tahlili doğru yapmamızı sağlayacaktır. 07/05/2024 tarihli VOA haberinin başlığını paylaşmakta iktifa ediyoruz: ABD’den Türkiye ve İsrail’e “görüş ayrılıklarını giderin” çağrısı. Unutmamalı; balık yemle, insan yeminle…

C. İsrail Kalkanı Kürecik’in Kapatılması, ABD Üslerinin Kapatılması ve NATO’dan Çıkılması ve Siyonizmle İlişkilerin Kesilmesi Talebimiz

Kürecik Radar Üssü hakkında şu linklere bakılabilir: İsrail’in Türkiye’deki gözü: Kürecik! Türkiye topraklarından İsrail’i korumayı durdurun (aydinlik.com.tr) , Iran: NATO radar in Turkey serves to protect Israel (ynetnews.com), https://dogruhaber.com.tr/haber/25115-abdli-askerlere-malatyada-lojman/, https://behorizon.org/what-is-the-biggest-trump-card-turkey-having-against-us-sanctions/, https://www.files.ethz.ch/isn/134529/Briefing-notes_5_November-20111.pdf, https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrecik_Radar_%C3%9Css%C3%BC

NATO’ya ait Kürecik radar üssünün varlığı Siyonist devlet bakımından fevkalade önemlidir, Türkiye’nin kendi topraklarındaki bu tesiste yönetici bir yetkisi bulunmamaktadır. Kürecik’in siyonist devleti nasıl koruduğunu değerlendirmek için NATO-İsrail ilişkilerine ve bu ilişkilerin geliştirilmesindeki Türkiye’nin rolüne değinmemiz gerekir.

Türkiye, İsrail’in NATO çalışmalarına daha evvel 2012’de izin vermişti[51], Türkiye’ye kurulan Rus patriotları sonrası böyle bir iznin verildiği iddia edilmişti[52], İHH böyle bir açıklama [53] yayınlamıştı.

NATO ile Siyonist devlet 2005’ten bu yana yoğun ilişkiler içinde[54] DW haberine göre; “İsrail, 90’lı yıllardan bu yana, NATO’nun Akdeniz’e kıyısı olan 7 ülke ile yürüttüğü “Akdeniz-Dialoğu” adlı bir foruma katılıyor. Herhangi bir kalıcılığı olmayan bu ortaklık sayesinde, geçmişte özellikle terörle mücadele ya da nükleer silahların bozulmasını engelleme alanında servis gizliler bilgi alışverişinde bulunuyordu. Şimdi ise farklılıklar mevcut ilişkiler yoğunlaştırmada.”

Yine Türkiye’nin onayıyla NATO genel merkezinde İsrail’in temsilci bulundurmasına (daimi ofis açılması) izin verilmişti [55]. “İsrail tarihinde ilk defa Brüksel’de temsil ediliyor. İsrail temsilcisi Roni Leshno, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e güven mektubunu sunarak görevine başladı.[20/01/2017 tarihli haber]” Bunun anlamı Türkiye ile Siyonist devlet neredeyse müttefiktir. Kürecik radar üssünden, NATO için bir diyalog ve işbirliği ülkesi olan İsrail’e onun güvenliği hususunda bilgi gitmemesi düşünülemez.

NATO’ya katılım usulü şu şekildedir[56]. Türkiye’nin 3-4 ay önce NATO’ya Finlandiya ve İsveç üyeliklerine onay vermesi felaket bir şeydi. 7 Ekim’den beş gün sonra 12/10/2023 tarihinde NATO “İsrail yalnız değildir.” Şeklinde açıklama yapmıştı[57].

[58] NATO’DAN çıkmak konusu ise ihtimalli değerlendirilmelidir. Zira bugüne kadar NATO’dan çıkan, NATO sözleşmesini fesheden veya NATO’dan ihraç edilen bir devlet bulunmamaktadır, sözleşmesine göre ABD’ye yapılacak bir bildirimle NATO’dan çıkış mümkündür. Türkiye’nin İsrail’in muhtemel NATO üyeliğini veto etme hakkı sebebiyle NATO’dan ayrılmasının iyi bir seçenek olmayabileceğini hatırda tutmak kaydıyla NATO’nun EMPERYALİZM demek olduğunu hatırlatarak, ne kadar olabileceği, niyetin olup olmayacağı tartışmalı olmakla birlikte EMPERYALİZMe insan hakları bağlamında ayar verme (bu tür konuları gündem etmek, gündemlere katılmak, hesapları bozmak suretiyle) ihtimalleri sebebiyle stratejik olarak NATO’dan çıkılmaması dahi savunulabilir. Ancak mesele Siyonist devlete kızmak değil Siyonizm/Emperyalizm karşısında ne yaptığımızdır. İsmet Özel “şeytana şeytanlık ettiği için kızmanın bir gereği olmadığı” şeklindeki vecizesini aktarmam gerekir. Bu sebeple; Siyonizm üzerinden Emperyalizme vurmanın ve emperyalist politikalara teslim olmamanın mücadelesini örgütlemek gerekir. Yani bence NATO’dan çıkılması şeklindeki talepten ziyade NATO itibarsızlaştırılmalıdır (söz gelimi bir NATO toplantısı talebinde bulunup Siyonist devletin NATO’daki temsilciliğinin kapatılması çağrısı yapılabilir, Türkiye veya başka bir üye devlet istedikçe).

Bu arada NATO, emperyalizm sebebiyle yaşadığı meşruiyet krizine binaen 2022 tarihli Madrid zirvesinde “sivilleri koruma ve insan güvenliği” şeklinde devlet çıkarları dışında bir ilkeyi sahiplendiğine ilişkin haberi mevcuttur (Bkz: NATO’nun İnsan Güvenliği ile İmtihanı: İsrail-NATO İlişkileri ve Türkiye başlıklı yazı[59]). Bu ilkeyi sahiplendiğini iddia eden NATO’nun Siyonist devletin soykırımına herhangi bir diyeceğinin ya da eyleminin olmaması NATO organizasyonunu yeterince ifşa etmektedir. ABD’nin tarihi ve NATO her fırsatta tartışmaya açılmalıdır.

Burada şunu söylemeyi borç biliyorum; antiemperyalist ve antisiyonist mücadelenin hakim söylem haline gelmesi ve kitlelerle iletişimi koparmamak adına rasyonel/reel politik zeminin terk edilmemesi ve hukuk vurgusunun en üstte tutulması gerekmektedir. Filistin halkının mücadelesini en önde tutan kesimlerce, bu kesimlerin yanında olmayabilecek Filistin gündemini pek çok gündemin üstünde tutulmasının yanlış olduğunu düşünen emperyalizmden ve tarihinden bihaber iyiniyetli insanlara Türkiye’nin ulusal çıkarlarının insanlığın selametine ve barış ilkesine aykırı olamayacağını bu bağlamda Siyonist devletin derhal durdurulması bunun için de bütün ilişkilerin kesilmesi gerektiğinden bahsedilmesi gerekir. İnsanlık onurunun ve hakkaniyetin hiçbir menfaatten daha aşağıda bir konumda olamayacağı her zaman vurgulanmalıdır. Neticede devletlerin ve hukukun hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir / demokrasi ilkesi /ulusal çıkarlar şeklinde esasen pek çok zaman gerçekle uzlaşmayan pseudo bir söylemi vardır. Söz konusu ulusal çıkarlar ilkesi çoğunlukla halkın değil bir takım kesimlerin çıkarlarını tarif eder. Demem o ki; duyarlı kesimlerin insani/vicdani/imani/ideolojik söylemleri ile Türkiye’nin ulusal çıkarlar söyleminin birbirinden ayrıştırılmasının antiemperyalist-antisiyonist mücadeleye bir katkısı olmayacaktır ve bu mücadelenin hakim söylem haline gelmesinin önünde bir set olacaktır. Bu görüşü, özellikle uluslararası sözleşmelerin feshi yüksek sesle talep edildiğiden gelmesi olası tepkilere binaen yazmaktayım.

Son olarak kıymetli Mevlüde Ecem Öksüz arkadaşımın çevirisini yaptığı söyleşisinde[60] epeyce yaşlanmış Leyla Halid’in söylemleri pek pek önemlidir: “Bugün dünya ülkelerinin kendi çıkarlarına göre bölündüğünü biliyoruz ve ABD’nin çıkarı, adına İsrail dedikleri Filistin’deki üslerini, cephaneliklerini savunmaktır.” Ayrıca “Bizler sırtımızı mücadele eden insanlara yaslıyoruz. Devletlere bağlı değiliz, bize destek olduklarını ilan etseler bile… Bulunduğunuz çevrelerdeki ilerici, mü­cadelenin gerçeklerini ve mücadelemizin kapitalizm ve emperyalizmle ilişkisini yayan güçlere bağlıyız. Unutulmamalı ki Siyonist hareket, emperyalistlerin bir parçasıdır. Her yerde insanlığın düşmanlarıdır.”

En son olarak; şu an maskesi düşmüş Siyonist devlete vurmak Emperyalizme vurmaktır. Başka bir anlamı yoktur. Bu bakımdan Siyonizmle ticari/kültürel/diplomatik/siyasi/akademik tüm ilişkiler kesilsin, tüm uluslararası sözleşmeler feshedilsin, Kürecik ve ABD üsleri kapatılsın, petrol sevkiyatı durdurulsun, işbirlikçi siyasetten vazgeçilsin demeye yüksek sesle devam edilmeli. Bunun yanı sıra; Siyonizmle NATO-ABD-EMPERYALİZM’i aynı karede hedef göstermeli, Mavi Marmara sözleşmesini hatırlatılmalı, NORMALLEŞME bir daha ASLA denilmeli.

Direnen halklar kazanacak, Bağımsız Filistin, Bağımsız Türkiye için
Dayan kitap ile. Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, umut ile, sevda ile…

D. EK: İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın Sitesindeki Türkiye ile Yapılan Uluslararası Sözleşmeler[61]

Mavi Marmara Sözleşmesi Metni


[1] Ankara Sanayi Odası İsrail ülke notu bkz: https://www.aso.org.tr/wp-content/uploads/2017/09/israil.pdf

[2] https://www.dogrulukpayi.com/iddia-kontrolu/ayhan-bilgen/refah-partisinden-onceki-iki-yilda-1993-1996-arasinda-turkiye-israil

[3]Buradan ulaşılabilir: https://www.gov.il/he/departments/dynamiccollectors/mfa-accords?skip=10&Parties=Turkey

[4] Necmettin Erbakan Örneğinde Türk Dış Politikasının İslamcı Eleştirisi tezi https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2693212

[5] https://www.dogrulukpayi.com/iddia-kontrolu/ayhan-bilgen/refah-partisinden-onceki-iki-yilda-1993-1996-arasinda-turkiye-israil

[6] Turizmde İşbirliği Anlaşması metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?79856

[7] Türkiye Dışişleri Bakanlığı sitesi: https://ua.mfa.gov.tr/

[8] https://www.idmib.org.tr/bilgi-merkezi/duyuru/detay/turkiye-israil-5-donem-kek-toplantisi-1143

[9] https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?78586 anlaşma metninde Kudüs şehri şerhsiz olarak yazılmıştır. Zaten maalesef bütün uluslararası sözleşmelerde Kudüs şehrini görmekteyiz.

[10] Çevre Anlaşması metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?79540

[11] https://mavivatan.net/turkiye-israil-savunma-is-birligi-anlasmasi-1996/ (Çoğunlukla doğru bilgiler anladığım kadarıyla)

[12] https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d20/c013/b014/tbmm200130140272.pdf

[13] https://www.dunya.com/gundem/guvenilir-denizkizi-tatbikatina-turkiye-ev-sahipligi-yapacak-haberi-86372

[14] https://www.haksozhaber.net/okul/israille-anlasmaya-hayir-1459yy.htm

[15] Sağlık ve Tıp alanında işbirliği anlaşması metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?78631

[16] MSB eski bakanı Turhan Tayan 06/11/1996 tarihli TBMM tutanaklarında bu sözleşmenin yapıldığını ifade ediyor: https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d20/c013/b014/tbmm200130140272.pdf

[17] Serbest Ticaret Alanı Anlaşması: https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/23053_1.pdf

[18] https://tr.wikipedia.org/wiki/Serbest_ticaret_anla%C5%9Fmas%C4%B1

[19] https://www.chamber.org.il/foreigntrade/1094/1107/39106/

[20] Nihat Zeybekçi 18/04/2024 tarihli açıklamasında şunları demişti: “İsrail’de çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var. Yani, eyvallah, İsrail’in Filistin’de, Gazze’de müslümanlara yaptığı soykırımı, katliamı, bebek katliamını, nefretle, şiddetle kınıyoruz, eyvallah, buna diyecek hiçbir şey yok ama diğer taraftan da ticaretin hiç kimseye zarar vermeyen bölümleriyle ilgili de.. çünkü bizim İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke, yani 6 satıp 1 aldığımız bir ülke. O anlamda, daha hassas olmamız gerektiğine inanıyorum. Bununla ilgili de arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Ekonomi koordinasyonuyla, ilgili bakanlarımızla, bunu gündeme alıp biraz daha hassas bir ayardan geçmesi gerektiğine, ben şahsi olarak inanıyorum.

[21] https://www.gazeteduvar.com.tr/israilden-turkiyeyle-serbest-ticaret-anlasmasini-feshetme-karari-haber-1691858

[22] TR: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/006088.tif,

[23] İng: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/006087.tif%20

[24] İng: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/006086.tif

[25] Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin anlaşma TR metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?76866 ayrıca https://www.gov.il/files/mfa/amanot/007875.tif, İng: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/007873.tif

 

[27] Gelir vergisinde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması TR metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?76865

[28] TR metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?78014

[29] Hidrografi  anlaşma metni: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?77032

[30] Bitki Koruma Anlaşması TR: https://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?80213

[31] Standardizasyon, uygunluk değerlendirmesi ve metroloji anlaşması yürürlük tarihinin belirtilmesi ilişkin BK kararı  https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/09/20090904-1.htm

[32] Sınai Araştırma-Geliştirme Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun: https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc091/kanuntbmmc091/kanuntbmmc09105645.pdf, ayrıca https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/08/20070814-1.htm

[33] Mavi Marmara Tazminat Sözleşmesi https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss414.pdf, Gizli Maddeleri de içeren ingilizce metin: https://www.icc-cpi.int/sites/default/files/RelatedRecords/CR2019_00596.PDF

[34] Akit TV, Av. Gülden Sönmez söyleşi https://www.youtube.com/watch?v=TZbiiwLAJ-o&t=4146s

[35] Uluslararası İlişkilerde Özür Dilemek: Özrün Kuramı https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/693175

[36] İsrail Dışişleri Bakanlığı sitesi içi bkz: https://www.gov.il/he/departments/dynamiccollectors/mfa-accords?skip=10&Parties=Turkey

[37] Anlaşmanın ingilizce metni: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/006414.tif

[38] Sözleşme Türkçe Metni: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/4-25607-7382.tif İngilizce Metni: https://www.gov.il/files/mfa/amanot/4-26592-8059.tif

[39] http://www.gap.gov.tr/uluslararasi-is-birligi-programi-sayfa-89.html

[40] Tevrat’ın Yaradılış/Tekvin Bab 15’te “O gün RAB Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları (…) senin soyuna vereceğim.” denilmektedir.

[41] https://www.salom.com.tr/arsiv/koseyazisi/84661/nilden-firata-buyuk-Israil-devleti-safsatasi

 

[43] https://www.msb.gov.tr/SlaytHaber/ea537e87bddb4f038077483dba4d2f2c

[44] Ulusal Kanal haberi https://www.youtube.com/watch?v=mgZLkBJMGCc&t=139s

[45] Sözleşmenin tam ismi “Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Gürcistan Arasında Petrolün Azerbaycan Cumhuriyeti, Gürcistan ve Türkiye Cumhuriyeti Ülkeleri Üzerinden, Bakü-Tiflis Ceyhan Ana İhraç Boru Hattı Yoluyla Taşınmasına İlişkin Anlaşma olup 18 Kasım 1999 tarihinde İstanbul’da imzalanmıştır. Anlaşmayı değiştiren bir protokol daha kısa bir süre sonra yapılmıştır. Kaynak: https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc084/kanuntbmmc084/kanuntbmmc08404585.pdf

[46]https://www.voaturkce.com/a/washington-39-uncu-amerikan-turk-konferansi-na-evsahipligi-yapiyor/7605489.html

[47] Uluslararası Sözleşmelerden Çekilmenin Anayasal Esasları Ve Başlıca Tartışmalar Tolga ŞİRİN Necdet Umut ORCAN https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2331536

[48] https://tr.euronews.com/2022/09/05/israil-basbakani-lapid-turkiye-ile-havacilik-anlasmasini-onayladik ve https://www.gov.il/he/pages/an-aviation-agreement-between-israel-and-turkey

[49] https://docs.google.com/document/d/1Ah-OF2iyk9ng0NTfjTa3nVDoDTtNgG_KeUKU0nmhMbU/edit?usp=drive_link

[50] https://docs.google.com/document/d/11A4_0a44PkLoT9h5WyjABx4NlKA1QlmG/edit?usp=drive_link&ouid=115290936412056532901&rtpof=true&sd=true

[51] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/12/121221_turkey_nato_israel

[52] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/12/121224_israel_turkey_analysis

[53] https://ihh.org.tr/haber/israilin-nato-vetosunu-kaldirmak-kabul-edilemez-3226

[54] https://www.dw.com/tr/nato-ve-i%CC%87srail-aras%C4%B1nda-yak%C4%B1nla%C5%9Fma/a-2525288

[55] 20/01/2017 tarihli haber https://www.salom.com.tr/arsiv/haber/101821/israil-nato-ofisini-brukselde-acti

[56] https://www.trthaber.com/haber/guncel/nato-uyeligi-icin-sartlar-neler-natoya-katilim-sureci-681174.html

[57] https://x.com/NATO/status/1712388506733990007

[58] https://x.com/HaimRegev/status/1699702249193185597

[59] https://daktilo1984.com/yazilar/natonun-insan-guvenligi-ile-imtihani-israil-nato-iliskileri-ve-turkiye/

[60] https://halkadergi.org/2024/04/17/leyla-halid-siyonist-hareket-emperyalistlerin-bir-parcasidir

[61] Bu siteden ulaşabilirsiniz: https://www.gov.il/he/departments/dynamiccollectors/mfa-accords?skip=0&Parties=Turkey

27 Aralık’ta katledilen Filistinli yazar, şair, profesör ve şehit Rıfat el-Arir*in şiirini paylaşıyorum. Yattığı yer incitmesin.

A poem written before the author’s death in an airstrike by the Israeli military.
REFAAT ALAREER SINAN ANTOON DECEMBER 27, 2023

“IF I MUST DIE”
If I must die,
you must live
to tell my story
to sell my things
to buy a piece of cloth
and some strings,
(make it white with a long tail)
so that a child, somewhere in Gaza
while looking heaven in the eye
awaiting his dad who left in a blaze—
and bid no one farewell
not even to his flesh
not even to himself—
sees the kite, my kite you made, flying up above
and thinks for a moment an angel is there
bringing back love
If I must die
let it bring hope
let it be a tale

“Türkiye ve İsrail Arasındaki Uluslararası İlişkiler, Sözleşmeler ve Bunların Sona Erdirilmesi Gereği Üzerine” için bir cevap

  1. Abdurrahman Özkaynak Avatar
    Abdurrahman Özkaynak

    Elinize, yüreğinize, emeğinize sağlık

    Beğen

Yorum bırakın